MAGAZİN GAZETE DERGİ TV | Türkiye'nin En Kolay Okunan Haber Magazin Sitesi

27 Nisan 2024 Cumartesi 11:54
Chrome Kullanıyorsanız:
1.Tarayıcınızın sağ üstündeki, şuna benzeyen düğmeye tıklayın:
2.Options veya Seçenekler yazan kısma tıklayın.
3.Home Page veya Ana sayfa yazan kısma sitemizin adresini yapıştırın ve kaydedin.

Firefox Kullanıyorsanız:
Sitemizin adresinin tamamını seçin ve tutup anasayfa düğmesine sürükleyin.

Anasayfa düğmesi genelde şöyle görünür:

ANASAYFA MAGAZİN RÖPORTAJ Jehan Barbur'un röportajı

Görüş ve Düşünceleriniz?

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhattapları tarafından dava açılabilmektedir.

‘İLHAM KAYNAĞIM; HAYAT’

Jehan Barbur'un röportajı

Bir Bülent Ortaçgil keşfi olan Jehan Barbur, şarkılarını, ruh halini ve müziğini anlattı
17 Ekim 2014 Cuma 14:48

Jehan Barbur, ilk albümü ‘Uyan’, karşıma çıktığı günden beri takip ettiğim bir isim. O yıllarda Cihangir Kaktüs’te cazdan Türkçe’ye güzel bir repertuvar ile şarkı söylerken dinlemeye gittiğim gecede tanışmıştık. O zaman da şarkıları başkalarının yaptıklarına ve söylediklerine pek benzemiyordu, şimdi de benzemiyor. Ah, iyi ki de benzemiyor! Bir ayrılığın ardından veya bir kaosun tam ortasında, ruh halimize iyi geliyor şarkıları. 25 Eylül’de verdiği yeni albümünün lansman konseri için prova yaptığı Taksim’de, bir stüdyoda buluştuk. Müzikten, yaşamdan, aşktan ve meşkten konuştuk...

Sevgili Jehan, bir yazında “Bunca gürültüyü bir şeyler düzelsin diye çıkarıyormuşum. Bunca dik başlılığım, ceberut halim, dilimin hep keskin yerlerine denk gelişin, aslında kırışık durduğunu sandığım yerlerin düzeleceğini umduğumdan” demişsin. Ama biz senin bu gürültünü çok sevdik. Nedir bu Jehan gürültüsü Allah aşkına… 

Aslında bencil ve bireysel bir gürültü değil elbet benimkisi. Yaşadığım yerin bana fazla dokunduğu, var olma halinin her insanda yarattığı tuhaf sorular sorma, çığlıklar atma hali. Tek başıma bir şeyler düzeltebilecekmişim yanılsamasını yaşatıyor hayat bana arada sırada. Ben de bağrınıyorum. Düzen dedikleri düzenden uzak kurumun, yaşam tarzlarının, haksızlıkların, inceliksizliklerin altında canım çok sıkılıyor.

Değişir mi bir şey bilmiyorum ama ben kendim değişeyim diye bile kendime keskinleşiyor dilim, bırak başkasına. Arada bir hayatı kendi haline bırakma sevecenliğim oluyor da, ukalalaşıyorum ve sonra anlıyorum ki hayatı oluruna bıraksan da, bırakmasan da o bir şekilde bildiğini okuyor. Sanırım oluruna bırakamayacağın tek şey, kendin oluyorsun. Varsa eğer, bir de etrafın. En azından söz söyleyince az daha rahatlıyorsun. Dedim ya en başta, bencil görünse de toplu bir umut kaygısı. Bu anlıyorum ki zor ikna olunur bir şey ama inan ki öyle. Düzelebilirdik! 

Söylediğin gibi dik başlı mısın? 

Evet, yani göründüğüm gibi değil de kendimi ifşa ettiğim gibi çok dik başlı, çok inatçıyım. Ama bu bilgi dinleyicime çok da gerekli midir bilmiyorum. Yani benim özelimdeki benim. Ben onlarla gündeliğimi dahi paylaşırken aslına bakarsan gündeliğimde olamadığım, olmayı dilediğim halleri, hayallerimi paylaşıyorum.

Evet, resimlerde göründüğümün aksine; çok kısa boylu, ufak tefek ve dik başlı biriyim. Yazdıklarım ve anlattıklarımla dinleyicimle arama bir mesafe koyacaksa, buyursun koysun. Onlar beni istediklerinde evlerine alır dinler yahut sahneme gelirler. Beraber şarkı söyleriz. İnadımı, diki dikine yaşayışımı yakınlarım bilir. Bundan mustariplerse yahut eğer kendilerine olumlu da olsa bir pay çıkarırlarsa onlar çıkarır. Zarar gören biri varsa da, kendi huyumdan kedim çekerim. Ne demişler, can çıkar huy çıkmaz. 

‘Gidersen’, ‘Seni Seviyorum’, ‘Öylesine’ gibi şarkıların büyük hit haline dönüştü. Türkçe müzikte kendini ve müziğini nereye konumluyorsun?

Ben kendimi nasıl bir yere koyabilirim ki Arzu’cuğum. Ben üretirim, sen anlarsın, beğenirsin, sevmezsin. Yerimi sen seçersin. Ben Jehan’ım. Hikayeler anlatıyorum. Değerini bilmiyorum. Bu ülkede hiçbir şeyin değerini tam olarak anlayamadığım gibi. Kendimce birçok şeyin değerine sahip çıkıyorum ama Türkçe müzikte ben neredeyim diye bakarsam, ben kimim? Ben hala yokum. Çok da dert mi? Valla dert değil. Birileri sarılıyor bana ve ben onlara; hem de sıkı sıkıyı. Çok zor kavuştuk, çok zor oldu buluşmamız. Ama devam ettirmek için inadına uğraşıyorum çünkü ben başka bir şey yapmak istemiyorum.

Yasaklandıkça, yok sayıldıkça mı güzelleştiğimiz değerlendiğimiz bir ülkedeyiz, yoksa çokça alkışlandıkça mı? Bu ikilem arasında insan paranoyak oluyor. Artık kulak asmıyorum. İş olarak gördüğüm noktalarda işimin hakkını vermek istiyorum ve deliler gibi titizlenip gece-gündüz demeden çalışıyorum. Ve bu değerli mi? Yasaklanan, susturulan onca şeyin içinde gerçekten biz de değerli miyiz? Neredeyiz? Kimiz? Var mıyız? 

Yok sayılmak veya alkışlanmak; birinden birini seç desek, hangisini seçerdin bu ikilem içinde?

Elbette yok sayılmayı! Çünkü gören seni görür alır içine, hayatına zaten. Genel geçer varsın seni yok saysın; onlar var etmiyor ki! Yok da edemez. Varsan, birileri seni duyar. Alkışı duymana illa da gerek yok. Alkış dediğin bir gün bitiyor. Sevgi, kabul ediş sen ölsen de daimdir. Gerisi fasarya…

Nihayet dördüncü albümün ‘Sizler Hiç Yokken’ raflarda. Bugün gelirken baktım, D&R’da hemen dördüncü sıraya oturmuş. Herkes gibi ben de heyecanla bekliyordum, çok da güzel tam Jehan tadında olmuş. 

Dördüncü albüm... Benim için de söylerken heyecanlandığım, ilk albümden sonra acaba daha da albüm yapabilir miyim telaşıma bir yanıt gibi geldi ki, bu yanıt kendimeydi. Umarım devam edebilirim. Bu beş yılda dört albüm -yalan yok- biraz yorucu bir süreç. Yazıp çizmek, üretmek, albümün her şeyiyle baştan sona ilgilenip tüm ruhunla ona dokunarak, onu dinleyicinle buluşturmak gerek, sen olabilmesi, gerçek olabilmesi için. Yapılış süreci hummalı bir çalışma.

Albüm alınız diye ısrar ederken özellikle insanların kartoneti okumasını istediğimdendir aslında. Kimler ne yapmış, kim emek vermiş? Albümde 10 şarkı var. Çoğunun sözü-bestesi bana ait. Düzenlemelerinde ortak çalışmalarım var ama gıcık bir müzisyen olarak ve işini tamamıyla tek birine emanet etmeyi hala öğrenememiş bencil ve arsız bir beşer olarak tüm parçaların düzenlemelerine de karıştım. Mix’ine de, mastering’ine de. Yani bu albümde de, diğer üç albümde olduğu gibi prodüktörlüğü üstlendim. İşte zaten asıl yorucu olan bu. Ama benim kendi gelişimimi yahut gerilememi ancak böyle anlayabiliyorum.

Bu şarkıları anlatacaksam bunların nasıl anlatılması gerektiğini kafamda kuruyorum ve o güzelim müzisyenlerle beraber hayata geçiriyorum. Erim Arkman’ın stüdyosunda kayıtların çoğu tamamlandı, gitar kayıtlarını Cenk Erdoğan’ın stüdyosunda yaptık. Kimler çaldı: Cenk Erdoğan, M. Cem Tuncer, Berkant Çelen, Çağrı Sertel, Orhan Deniz, Volkan Hürsever, Mert Önal, Abbas Karacan, Barış Yazıcı, Toygun Sözen, Engin Arslan, Kemal Evrim Aslan. Bir parçada da bana Pinhani’den tanıdığımız sevgili Sinan Kaynakçı eşlik etti. 

NE ÇOK SEVER OLDUK KENDİMİZİ AMA BİRBİRİMİZİ DEĞİL!

Sanırım albümden ilk önce ‘Kiminsin Be Adam’ şarkısı ön plana çıkacak. “Bi varmış, bi yokmuş, kimsin, kiminsin be adam”... Bu alaycı göndermeler kime gidiyor, günümüz erkeği böyle mi sence? 

Kadını da, erkeği de öyle. Artık aidiyet duygusu insanı korkutuyor. Ölümlü olmayı anladığımızdan mıdır nedir, iyi midir değil midir? Ama tek bildiğim aidiyet duygusunun yok olmaya yüz tuttuğu ve ciddi anlamda bireysel hayatlar kurmaya başladığımızdır. Başkalarını düşünmediğimiz ama düşlediğimiz, hayatımızın kapılarını araladığımız ama onları kimseye tam olarak açmadığımız, yalnızlığımızla barışamadığımız için başkalarının yalnızlıklarına tecavüz edip gereksiz yere etrafı yaraladığımız bir dönem. Sırf doymak için, doyurmak için değil. Artık herkes kendine güzel; iki kişilik hayatlar bile nostaljik. Ne çok sever olduk kendimizi ama birbirimizi değil. Faydacı taraflarımız ne çok sivrildi. Kimiz? Kiminiz? Aslen doğru olan cevap da belki bu: Kimsenin! 

Albümde çoğu şarkının söz ve müziği sana ait. Bu besteler, bu müzik, bu sözler. İlham kaynağın nedir? 

Hayat! 

Sesinde insana huzur ama aynı zamanda da savaşma ve direnme gücü veren bir tını var. Bilemem, belki bunu sana başkaları da söylemiştir. Hayranların da mı böyle düşünüyor? 

Böyle düşünen ve bunu bana söyleyen oldu, sevindim. Çünkü evet! Yani amacım bu. Milleti depresyona sokmak için yazmıyorum ki ben bunları. İyice dinlerlerse ben hep umut sıkıştırıyorum içlerine. “Gelin geberelim” demiyorum, “Hissedelim azıcık” daha diyorum. “Hissetmeyi unutmayın, incelikli olun” diyorum. Bu da benim tarafımdan umutlu bir beklenti aslında. “Hayat her şeye rağmen yaşamaya değer ve seni hayatta tutan duygulara sarıl” diyorum. “Her yer karanlık” demiyorum ki! Aydınlık da var. Yok mu yani? O zaman hep beraber gidip atlayalım. Umutsuz hikaye olur mu? Olsa, hiç başlama. İçinde bir yerlerde illa ki umudu, aşkı vardır. Ama sonunu bilemem. Bizi biz yapan sonumuz değil, yaşadığımızdır.

‘Naz Barı’ adlı çok güzel ve meşhur bir Azeri ezgiye, söz yazdın. Böylece sayende ilk defa bir şarkıya dönüştü. Nasıl oldu da bu ezgi ile yollarınız kesişti? 

Sevgili Engin Arslan’ın yaylı tanburu ve Cem Tuncer’in gitarıyla hayat bulmuş bir kayıt geçmişti elime zamanında. ‘Naz Barı’ da vardı içinde. O zaman dinlediğimde zaten ezgiyi biliyordum ama o yorum çok hoşuma gitmişti. Ezgiyle beraber mırıldanmaya başladığımda sözler de dökülüverdi. Sekiz sene evvel söz yazdığım bir şarkı bu. Bu albüme ekledim. Bu albüme yakışacağını düşündüm. Yani ben bu ezgiyi mırıldanmak değil anlatmak, söylemek istedim. 

“Müziğimde gitar olmasa kendimi çıplak hissederim” demişsin. Son albümünde ‘Bugün Yine Böyle’ şarkını dinlerken aklıma bu sözün geldi. 

Çok sevdim şarkıyı ve evde çokça dinler olmuştum. Söylemek, yeniden yorumlamak, kendime de dönüştürmek istedim. Milan Kundura Ankaralı güzel bir grup, şarkı da güzel. Yani üzerime bol bir kıyafet giymeyecektim, yakın hissettim kendime. Sağ olsunlar, o kadar güzel ve yetenekli müzisyenler ki, bana şarkıyı sorgusuz sualsiz verdiler. Nasıl mutlu oldum anlatamam. 

Türkiye'nin en kolay okunan haber, magazin sitesi mgdtv.com'da en güncel haberleri bulabilirsiniz.

Etiketler: Jehan Barbur hayatın içinden gelen kadın kanguru magazin dedikodu fiskos şok mgd haber gündem güncel m041028

FACEBOOK

YORUMLAR

TOPLULUK

YORUMLAR (0)

Yorum yapabilmek için üye olmalı ve giriş yapmalısınız.

Üye Olun Giriş Yapın

Bu habere yorum yapan ilk siz olun!

Türkiye'nin en kolay okunan haber sitesi olarak siz okuyucularımıza daima güvenilir ve objektif yayıncılık anlayışımızla hizmet vermekteyiz.
En güncel ekonomi haberleri, borsa durumu, finans, en yeni spor, sanat ve tarafsız siyaset haberlerine günlük olarak ulaşabileceğiniz geniş bir platform. Sıkılmadan okuyabileceğiniz, renkli görselleri ile, detaylı ancak bir o kadarda kısa ve öz yazılan içerikleriyle haber magazin Mgd Tv hizmetinizde.