MAGAZİN GAZETE DERGİ TV | Türkiye'nin En Kolay Okunan Haber Magazin Sitesi

29 Nisan 2024 Pazartesi 04:25
Chrome Kullanıyorsanız:
1.Tarayıcınızın sağ üstündeki, şuna benzeyen düğmeye tıklayın:
2.Options veya Seçenekler yazan kısma tıklayın.
3.Home Page veya Ana sayfa yazan kısma sitemizin adresini yapıştırın ve kaydedin.

Firefox Kullanıyorsanız:
Sitemizin adresinin tamamını seçin ve tutup anasayfa düğmesine sürükleyin.

Anasayfa düğmesi genelde şöyle görünür:

ANASAYFA GÜNDEM GÜNCEL Atamızı sevgi ve saygıyla anıyoruz

Görüş ve Düşünceleriniz?

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhattapları tarafından dava açılabilmektedir.

10 KASIM 193...

Atamızı sevgi ve saygıyla anıyoruz

Tüm çabalara rağmen Atatürk, 10 Kasım 1938 Perşembe sabahı saat 9'u 5 geçe, Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini yumdu
09 Kasım 2014 Pazar 20:35

Atatürk Haftası, 10 Kasım 1938 günü saat 9'u 5 geçe yaşamını yitiren Mustafa Kemal Atatürk'ün anısına düzenlenen; onun yurtseverliği, inkılap ve ilkelerinin anlatıldığı, radyo ve televizyonda Atatürk'ün konuşmalarının kendi sesinden dinletildiği, Atatürk'le ilgili filmlerin gösterildiği haftadır. 10-16 Kasım tarihleri arasına karşılık gelir.

10 Kasım günü Anıtkabir ziyaret edilmekte, başkent Ankara'da resmi tören yapılmaktadır. Türkiye'nin genelinde de yas tutulmaktadır. Her yıl 10 Kasım günü trafikteki arabalar durur ve 4 dakika korna çalarak anma etkinliklerine destek verirler. Ayrıca, tüm bayraklar 10 Kasım günü yarıya indirilir.

10 Kasım 1938 Tarihinde Ne Oldu?

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938 günü son yolcuğuna uğurlanmıştır. O tarihten bu yana her yıl 10 Kasım günleri Atatürk’ü anma günü adıyla geçirilmektedir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümüne neden olan hastalığının ilk belirtileri 1937 senesinde gözlenmiştir. İl ciddi rahatsızlığını ise 1938  senesinin ilk aylarında Yalova’da iken geçirmiştir. O yıl hep hastalıkla mücadele eden Atamız, 1 Kasım 1938’de gerçekleşen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış merasimine dahi katılamamıştır. Çok geçmeden Atatürk, Dolmabahçe Sarayı’nda 10 Kasım 1938 sabahı saat dokuzu beş geçe hayata gözlerini yummuştur. O gün türk milletinin en büyük yaslarından biridir.

10 Kasım 1938 sabahı Dolmabahçe Sarayı'nda neler yaşandı?

Atatürk'ün sağlığı ile ilgili sorunlar 1937 yılında kendini göstermeye başladı. İlk zamanlar yorgunluk ve iştahsızlık gibi sorunlar vardı. Daha sonra kaşıntı ve şiddetli burun kanamaları ortaya çıkmaya başladı. 

Doktorları Atatürk'e bir tür karaciğer hastalığı olan siroz teşhisi koydu. Atatürk'e dinlenmesi tavsiye edildi ancak dönemdeki bazı önemli politik olaylar nedeniyle Atatürk bu tavsiyelere uyamadı.

Bu sırada Türk doktorların yanı sıra Avrupa'dan da önemli doktorlar Atatürk'ün tedavisi ile ilgileniyordu. Atatürk'ün karaciğerinde biriken sıvı düzenli olarak alınıyordu. 

Hastalık ilerliyordu. Atatürk'ün ciğerinde sıvı birikmeye devam ediyordu. 16 Ekim'de Atatürk'ün karnından yine sıvı alındı. 16 Ekim 1938 günü yapılan işlemin ardından Atatürk komaya girdi. Atatürk bu komadan 21 Ekim günü çıktı. 

7 Kasım 1938?de yine Atatürk'ün karnından sıvı alınma işlemi yapıldı. 8 Kasım 1938 günü akşam saat 19.00 civarı Atatürk doktoru Neşet Ömer İrdelp'e "aleykümesselam" dedi ve hemen ardından tekrar komaya girdi. 

9 Kasım günü ve gecesi bu ağır koma devam etti. Bu sırada doktorları durumu yakından takip ediyor ve imkanların elverdiği ölçüde müdahalede bulunuyorlardı. 10 Kasım sabaha karşı Atatürk'ün nabzı 130 dolaylarındaydı. Bu, sabaha kadar böyle devam edecekti. Atatürk'ün ateşi de yüksekti. Doktorlar ateşini 38 derece olarak ölçüyordu. Bu sırada solunumu zayıflayan Atatürk'e serum, oksijen ve nefes açıcı ilaçlar verildi. 

Tüm müdahalelere rağmen Atatürk, 10 Kasım 1938 Perşembe sabahı saat 9'u 5 geçe, İstanbul'daki Dolmabahçe Sarayı'nda hayatını kaybetti.

Salih Bozok Atasının ardından kalbine kurşun sıkarak neden intihar etti?

“Atatürk’ün yaveri Salih Bozok, şuursuzca Saray’ın merdivenlerinden aşağı koştu. Alt katta boş bulduğu bir odaya dalıp kapıyı kapattı. Az sonra içerden tek el silah sesi duyuldu. Sesi duyup odaya koşanlar içerde onu kanlar İçinde buldular tabancasından kalbine sıktığı bir kurşunla devrilmişti.”

Atatürk’ü uğruna ölecek kadar seven bu adam kimdi? Ne olmuştu ona? Kurşunu kalbine sıktıysa daha sonra o günü nasıl anlatabilmişti? Bozok. merdivenleri “şuursuzca” inmemişti.

Salih Bozok'un oğlu 80 yaşındaki Muzaffer Bozok, zaman zaman yaşlanan gözleriyle daha dün gibi hatırladığı o meşum 1938 yılını şöyle anlatmıştı:

“Ben o yıl 17 yaşında. Galatasaray”da 10. sınıfta talebeydim. Babam ise Savarona’daydı. Bana haber yollamış, ‘Bu hafta sonu araba göndereceğim. Gelsin onunla konuşacaklanım var’ diye. ‘Eyvah yine top oynadığımı duydu, haşlayacak” diye korktum. Kızdı mı. çok sert olur, hatta döverdi. O gün bir makam arabası kapıya dayandı. Moskof Ziya’ diye tanınan üniformalı bir şoför beni evden aldı. Arabada Kel Ali (Ali Çetinkaya) de vardı. Elini öptüm. Birlikte Savanora’ya geçtik. O ters. aksi. vurdu mu çınlatan babam gitmiş, yerine müşfik, sevecen, cana yakın bir adam gelmişti. Beni karşısına oturttu; ‘ Bak evladım’ dedi, ‘Artık koca adam oldun. Seninle açık konuşacağım. Hakikatleri helmelisin: Atatürk çok hasta. Son günlerini yaşıyor. Onu ancak bir mucize kurtarır. Sağlığı için hep dua ediyoruz ama şayet ona bir şey olursa ben de yasamamaya kararlıyım. Benim için ondan sonra hayat düşünülemez artık…’ Bunları o kadar ciddiyetle söylemişti ki. ben karşısında ağlamaya başladım. Ağlama oğlum. Erkek adam ağlamaz, dedi. İçerde uyuyan Atatürk’ün sesimi duyup rahatsız olabileceğini söyledi. Beni susturdu. Konuştuklarımızın aramızda kalmasını istedi. Annemler o sıra Avrupa’daydı. Onlara da telgraf çekip bir an önce trenle dönmelerini istemiş. ‘Sen de kendine çekidüzen ver. Annenler gecikirse senin yapacağın şeyler var. Ailenin erkeği sensin. Annen, ablaların sana emanet. Oku. memleketine faydalı bir adam ol’ dedi. Babam bunları söylerken hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Hiçbir şey söyleyemedim. Beni öptü ve uğurladı.” Henüz 17 yaşındayken babasının ölüm kararını kendisinden dinleyen bir çocuk ne hisseder? Korku?.. Endişe?.. Hüzün?.. Belki hepsi birden… Sonradan bir sabah, bir başka ayrıntıyı öğrenmiş Muzaffer Bozok… Okula gitmek üzere kapıdan çıkarken, banyoda tıraş olan babası. “Gel evladım öpeyim seni” diye yanına çağırmış. Orada vedalaşırken babasının göğsünü kapattığını fark etmiş. 

Meğer Salih Bozok. Atatürk’ün ardından seçebileceği en kolay ölüm yöntemini belirlemek için hekimlere danışmış. Atatürk’ü tedavi eden doktorlardan birine: Doktor. İnsan kalbinin hangi tarafına kurşun yerse ölür, diye sormuş. Doktor: ” Aç göğsünü göstereyim, demiş. Bozok. doktorun parmağıyla gösterdiği noktayı hemen tentürdiyotla işaretlemiş. Yanlış yere nişan alıp ona kavuşamamaktan korkuyordum, demiş daha sonra… Yani 10 Kasım sabahı muhafız kumandanı İsmail Hakkı Tekçe’nin odasında yaptığı şey. “şuursuz” bir feveranın yansıması değil, aylar süren bir hazırlığın sonucuymuş.

Bozok, odaya girdikten sonra tam işaretlediği noktaya sıkmış kurşunu… Lakin vücudu çok yağlı olduğu için kurşun kalbin bir iki milimetrelik bir sapmayla sıyırmış, ciğerini boydan boya delip geçmiş, sırtına saplanıp kalmış.
Dostları kanlar içinde haslanaye kaldırmışlar Bozok’u… Operatör (Kara) Kâmil Bey’in vücuttan çıkardığı o kurşunu Salih Bozok’un kızı. ölene dek boynunda kolye olarak taşımış.

10 Kasım 1938′i anlatırken “O sabah ben her zamanki gibi mektebe gittim diyor Muzaffer Bozok; “Saat 9.30′da müdüriyete çağırdılar. ‘Eve gitmen lazım’ dediler. Sokağa çıkar çıkmaz olandan anladım. Çünkü bayraklar yarıya inmişti. Evimiz Osmanbey’deydi o zaman… ‘Nerede babam’ diye sordum. ‘Şişli Sıhhat Yurdu Hastanesi’ nde’ dediler. Koşarak gittim. Olup biteni orada öğrendim. Atamı kaybetmiştim, babamı da kaybetmek üzereydim. Babam, canı çok kıymetli bir insandı. Böyle bir şeyi nasıl yapabildiğine inanamadım önce… Ancak Atatürk sevgisi o kadar büyüktü ki, onsuz bir dünyayı anlamsız buluyordu”.

Salih Bozok. intihar girişiminden sonra 1 yıl ölü gibi yaşadı. Zaten rahatsız olan kalbi, bir de sıyırıp geçen kurşunun etkisiyle hepten yorgun düşmüştü. O sert, otoriter adam. sakin, suskun bir kişiliğe bürünmüştü. Bütün gün odasına kapanıyor, hiçbir şeyden zevk almıyordu. Biraz iyileşir gibi olunca İsmet Paşa, kendisini Ankara’ya çağırttı: Sen bana Atatürk’ten yadigârsın. Seni mebus yapmak istiyorum, dedi. Ve Bozok ömrünün son 1.5 senesini Ankara’da Bilecik milletvekili olarak yaşadı.



Bozok anılarına 1910 yılından başlıyor. Lakin Atatürk’le dostluktan daha eskiye dayanıyor. O da Atatürk gibi 1881 Selanik doğumlu… “Selanik’ten mahalle komşulukları, hatta uzaktan akrabalıktan var. İlk subaylık yıllarında beraberler… 1908′de Hürriyetin ilanından sonra yollar yine Selanik’te kesişiyor. Atatürk’ün onu daha o yıllardan “ömür boyu yoldaş” olarak seçtiğini gösteren ilginç bir sahne vardır: Selanik’te meşhur Olimpos gazinosunda oturdukları bir akşam. Mustafâ Kemal sofradaki dostlarına ilerde nasıl iktidara geleceğini anlatır. Sonra da orada bulunanlara istikbaldeki görevlerini açıklar: Masadakiler. Fuat Bulca. Nuri Conker. Fethi Okyar. Salih Bozok hayretle izlerler onu… Herkesin görev taksimi yapıldıktan sonra sıra Bozok’a gelince: Salih der, … seninle hiç ayrılmayacağız. Seni kendime yaver yapacağım.  Masadakiler sorarlar: Peki sen ne olacaksın? Yanıt kısadır: Ben size bu görevleri verecek adam olacağım.

Anıtkabir Nasıl Yapıldı

Atatürk gömüleceği yer konusunda bir vasiyette bulunmamıştı. Ancak Atatürk 1923 yılında sohbet sırasında “Elbet bir gün öleceğim beni Çankaya’ya gömer hatıramı yaşatırsınız” demiş ve ardından ısrarlı olmadığını belirtmek için de “Beni milletim nereye isterse oraya gömsün. Fakat benim hatıralarımın yaşayacağı yer Çankaya olacaktır” şeklinde eklemiştir. mgdtv.com mgd haber.

Bu yüzden Atatürk’e yüce kişiliğine uygun bir anıt mezar yaptırılması düşüncesi ile hükümet tarafından Anıtkabir inşaatının yapılacağı yerin tespiti için özel bir komisyon kurulmuştur. Komisyonun 6 Aralık 1938′de yaptığı ilk toplantıda; Anıtkabir konusunda yerli ve yabancı bilim adamlarının düşüncelerinden faydalanılması Türkiye’de çalışmalarını sürdüren ve Ankara İmar Planını hazırlamış olan şehircilik uzmanı Prof. Jahsen’in T.B.M.M. binası mimarı Prof. Holzmeister’in ve Dil Tarih Coğrafya Fakültesi binası mimarı Prof. Taut’un görüşlerinin de alınması kararlaştırılmıştır.

Bu bilim adamlarının katılımıyla komisyon ikinci toplantısını 16 Aralık 1938′de yapmıştır. Önerilen yerler şunlar olmuştur.

Çankaya, Etnografya Müzesi, TBMM’nin arkasındaki tepe (Kabatepe), Ankara Kalesi, Bakanlıklar (Milli Eğitim Bakanlığı için ayrılan arsa), Eski Ziraat Mektebi, Gençlik Parkı, Altındağ (Hıdırlık Tepe), Gazi Orman Çiftliği.

Önerilen yerler; tarihi mekanlar veya eğlence yerleri olması şehrin merkezinde ve merkeze çok uzak olması gibi nedenlerle uygun bulunmadı.

17 Ocak 1939 tarihli son komisyon toplantısında Trabzon Milletvekili Mithat Aydın Anıtkabir’e yakışır yer olarak gördüğü Rasattepe’nin özelliklerini anlattı. Tepe şehrin ortasında ve buraya yapılacak Anıtkabir’in uzaklardan görünmesini sağlayacak kadar yüksekti.

Komisyon üyelerinden Kütahya Milletvekili Süreyya Özgeevren ise Rasattepe’nin Anıtkabir için çok elverişli özelliklerini anlatarak sözlerini şöyle bağladı :

“Rasattepe bugünkü ve yarınki Ankara’nın genel görünüşüne göre bir ucu Dikmen’de öteki ucu Etlik’de olan bir hilalin tam ortasında bir yıldız gibidir. Anıtkabir’in burada yapılması kabul edilirse Türkiye’nin başkenti olan Ankara şehri kollarını açmış Atatürk’ü kucaklamış olacaktır. Atatürk’ü böylece bayrağımızdaki yarım ayın yıldızının ortasına yatırmış olacağız.”

Komisyonda söz alan İçel Milletvekili Emin İnankur’da; Atatürk’le yaptıkları bir şehir gezisinde Rasattepe’ye gittiklerini Atatürk’ün buradan şehri seyredip “Bu tepe ne güzel bir anıt yeri” dediğini anlattı.

Bu açıklamalardan sonra Anıtkabir’in Rasattepe’ye yapılması oylamaya sunuldu ve Anıtkabir’in Rasattepe’ye yapılması büyük çoğunlukla kabul edildi.

RASATTEPE (ANITTEPE)

Anıtkabir yapılmadan önce rasat istasyonu bulunması dolayısıyla Anıttepe’nin adı Rasattepe idi. Bu tepede M.Ö. 12. yüzyılda Anadolu’da devlet kuran Frig uygarlığına ait tümülüsler (mezar yapıları) bulunmaktaydı. Anıtkabir’in Rasattepe’de yapılmasına karar verildikten sonra bu tümülüslerin kaldırılması için arkeolojik kazılar yapıldı. Bu tümülüslerden çıkan eserler bugün Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.

Anıtkabir Projesinin belirlenmesinden sonra inşaatın başlayabilmesi için ilk aşamada kamulaştırma çalışmalarına başlandı. Anıtkabir inşaatı ise 9 Ekim 1944 tarihinde görkemli bir temel atma töreni ile başladı.

Anıtkabir’in inşaası 9 yıllık bir süre içinde 4 aşamalı olarak yapılmıştır.

Birinci Kısım İnşaat : 1944 – 1945

Toprak seviyesi ve Aslanlı yolun istinat duvarının yapılmasını kapsayan birinci kısım inşaata 9 Ekim 1944′te başlanmış ve Ekim 1945′te tamamlanmıştır.

İkinci Kısım İnşaat : 1945 – 1950

Mozole ve tören meydanını çevreleyen yardımcı binaların yapılmasını kapsayan ikinci kısım inşaat 29 Eylül 1945′te başlamış 8 Ağustos 1950′de tamamlanmıştır. Bu inşaat aşamasında inşaatın kagir ve betonarme yapı sistemine göre temel basıncının azaltılması gözönünde tutularak anıt kütlesinin “temel projesinin” hazırlanması kararlaştırıldı. 1947 yılı sonuna kadar mozolenin temel kazısı ve izolasyonu tamamlandı ve her türlü çöküntüleri engelleyecek olan 11 metre yüksekliğindeki betonarme temel sisteminin demir montajı bitirilme aşamasına geldi.

Giriş kuleleri ile yolların toprak düzenlemesinin önemli bir kısmı fidanlık tesisi ağaçlandırma çalışmaları ve arazinin sulama sisteminin büyük bir bölümü tamamlandı.

Üçüncü Kısım : 1950

Anıtkabir üçüncü kısım inşaatı anıta çıkan yollar Aslanlı yol Tören Meydanı ve mozole üst döşemesinin taş kaplaması merdiven basamaklarının yapılması lahit taşının yerine konması ve tesisat işlerinin yapılmasını kapsıyordu.

Dördüncü Kısım : 1950 – 1953

Anıtkabir’in 4. kısım inşaatı ise Şeref Holü’nün döşemesi tonozlar alt döşemeleri ve Şeref Holü çevresi taş profilleri ile saçak süslemelerinin yapılmasını kapsıyordu. Dördüncü kısım inşaata 20 Kasım 1950′de başlandı 1 Eylül 1953′de

Türkiye'nin en kolay okunan haber, magazin sitesi mgdtv.com'da en güncel haberleri bulabilirsiniz.

Etiketler: Atatürk 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürk Dolmabahçe Anıtkabir mgd haber güncel m041028

FACEBOOK

YORUMLAR

TOPLULUK

YORUMLAR (0)

Yorum yapabilmek için üye olmalı ve giriş yapmalısınız.

Üye Olun Giriş Yapın

Bu habere yorum yapan ilk siz olun!

Türkiye'nin en kolay okunan haber sitesi olarak siz okuyucularımıza daima güvenilir ve objektif yayıncılık anlayışımızla hizmet vermekteyiz.
En güncel ekonomi haberleri, borsa durumu, finans, en yeni spor, sanat ve tarafsız siyaset haberlerine günlük olarak ulaşabileceğiniz geniş bir platform. Sıkılmadan okuyabileceğiniz, renkli görselleri ile, detaylı ancak bir o kadarda kısa ve öz yazılan içerikleriyle haber magazin Mgd Tv hizmetinizde.